Preloader gif

Yüzleşme

Genel 04.01.2018
suya_yansıyan_ağaç

Biz Pazar sabahıydı, inatla yataktan çıkmıyor, uyuyup tekrar uyanıyordum. Daldığım sırada telefon çalmaya başladı, saat 11’di. “Hadi yeter artık uykunu aldın!” diyen biyolojik saatime kızdım, açmadım telefonu. Oyalandım biraz daha, Pazar günleri yataktan erken çıkmak kendimi enayi gibi hissettirmiştir hep.
Kalktığımda felçli gibiydim; tüm çok uyuduğum zamanlardaki gibi. Canım hiçbir şey yapmak istemiyordu. Neden kendimi dinlenmiş hissetmiyordum?
Felçli gibi olan bedenim değil, ruhumdu aslında.  Önemsediğimiz şeyler bittiğinde, olayın sıcağıyla özgür hissediyorduk kendimizi.  Geçen zamanla bastırdığım tüm duygular, bir çıban gibi yerini belli etmeye başlamıştı. Hani kurtulmak için bastırırsınız da, daha fazla içine göçer de acıtır ya, öyle. Yapmam gereken o kadar çok şey vardı ki, bir sürü liste yapmıştım.
“Hepsinin canı cehenneme!” diye düşündüm; kahve suyu koyup televizyonun başına oturdum.
Eski bir dizide adam, giden sevgilisini terminalde yakalayabilmek için arabaya atlamıştı. “Dizi işte!” dedim kendi kendime, “Böyle şeyler filmlerde olur canım!” bile diyemiyordum yani.
Kahvenin suyu kaynamıştı!
İnsan yalnız yaşarken, ne yesem derdi kroniktir, bir şeyler hazırlayıp yemek külfettir, kurduğunuz sofralar olabildiğince süssüz, gelişigüzeldir. Bulaşıklar lavabonun içinde birikir, sofra çabukça toplanır.
Listeler falan umurumda değildi, felç olmuş canım TV’nin karşısında boş boş oturmak istiyordu, böylece saatleri öldürdüm.
Kahvaltı bile bir “işkence” yaptığım listelerle nasıl kendi kendimin kahramanı olacaktım ki?
Bastırdığım ne varsa geçen zamanla batmaya başlamıştı. Görmezden geldiğim şey canımı yakıyordu.
“Depresyon” kelimesinden oldum olası hoşlanmam, sanırım onun gibi bir şeyin içindeyim. Ayak sürümenin anlamı yoktu, umurumda değil diyerek gurur yaptığım şey beni şu an kahrediyordu.
İşe önce kabullenmekle başlamalıydım, kaçış yoktu.  Yaşananları düşündüm…
Canım yanıyordu ama başka türlü davranmak da gelmezdi elimden.
Ben buydum, karakterim bu, başka türlü davransaydım bu kendime ihanet olacaktı.  
Kendime telkinde bulunmaya başlamıştım; Nefes al, nefes ver! Tamam!
Bir ayna alıp konuştum kendimle;
Gocunmayacağım  hissettiklerimden, paniğe kapılmayacağım.
Yüksünmeyeceğim, yaşayacağım, kaçmayacağım!
Neler geçmedi ki şimdiye kadar? Geçecek, başka şeyler alacak yerini.
Şu an uzak görünüyordu ama “niye bu kadar önemsemişim ki?” diye kızacaktım kendime sonra.
Öyle böyle derken, günler geçiyor ve toplamı hayat ediyordu nasılsa.

Hem bu filmi daha önce görmüştüm ben, hem de yeşil perdeyle, hikaye aynen şöyle;
Canın önce çok yanar, nefes alamaz olursun; sonra çektiğin acı zevk vermeye başlar, sonra üzerine benzinle döküp yaksalar bile yanmaz olur canın.
Ruh aynı şey için defalarca acı çekmez, alışır. Sonra aradan zaman geçer, yeniler kendini.
Daha önce hiç acı çekmemiş gibi başka bir hikayenin yanıcısı olmaya başlarsın!
 

 

Sosyal Medyada Paylaş:
Twitter'da paylaş Facebook'ta paylaş Google+'ta paylaş Buffer'da paylaş Pinterest'te paylaş

“Yüzleşme” için bir yorum bırak

Email adresiniz paylaşılmamaktadır. Tüm alanların doldurulması zorunludur * *

YORUM YAZIN:

Önemli Bilgilendirme : Kaos Günlükleri, Paragon Teknoloji A.Ş.’nin bir markasıdır. Bu sitede paylaşılan yazılar birden fazla yazar tarafından yazılıp, yazıların telif hakkı Kaos Günlükleri’ne aittir. Yazıların iznimiz olmadan paylaşılması halinde gerekli yasal işlemlerin yapılacağını belirtmek amacıyla bir bilgi metni oluşturulmuştur. Kaynak gösterip, gerekli izin alındıktan ve link verildikten sonra paylaşım yapılmasında bir sakınca yoktur. Detaylı bilgi için lütfen iletişime geçiniz.

2