Preloader gif

Değişimin İlk Adımı

Genel 06.05.2020
ormanda yazı yazan bir genç kadın

“Bu kaleme ihtiyacın var mı?” 

Kafasında beresi ve parlak gözleri ile yaramaz bir çocuğu andırıyordu. Elinde tuttuğu kalem geçenlerde ona verdiğim kalemdi. Üniversite zamanında almıştım, su yeşili parlak bir kurşun kalemdi. Ne diye bu kadar ayrıntıyı hatırlarım bilmem. Çizime merak saldığım dönemde bir sürü güzel kurşun kalemim olsun istemiştim. İtiraf edeyim bunda Yaşar Kemal’in de payı büyüktü. O da yazarken çekmecesinde bir sürü kurşun kalem olmasını istermiş. Gerçi tek nedenim bu değildi. Yeni bir uğraşa başlayacağım zaman, onun için ne gerekirse yapardım ya da alırdım. Ama onu gerçekleştirme konusunda aynı hassasiyeti gösterdiğim söylenemez. Devamını getirmedim diğer uğraşlarım gibi ve hakkını veremeden yarım bıraktım. Kanayan yarama kendim parmak bastım. Tıslayarak nefes aldım, sanki bu düşüncemi önümden üfürerek uçurmak istercesine. 

Karşımdakine döndüm. “A hayır sen de kalabilir. Hala yedek kalemim var.” dedim. Ağzı yana doğru kayarak gülümsedi ve oturdu karşıma. Belli sohbet etmek istiyordu, bir iki lafladık işten güçten... Yanımıza birileri gelince gitti. O gitti ve aklım da kanayan yarama gitti. 

Öylesine erteledim ki yapacaklarımı, yapmak istediklerimi ve öylesine bahaneler ürettim ki yapmamak için... Bir söz vardı J.J. Rousseau’nun. “Zor iş, zamanında yapmadığımız kolay işlerin birikmesiyle meydana gelir.”

Zor işler yarattım kendime bile isteye... Yaklaşık on beş dakika sonra bir sınavım vardı, itiraf edeyim yine çalışmadım. Oysa ilk derste nasıl da hevesliydim. Tüm derslere zamanında girip notlarımı tutacaktım. Üstüne tekrarlarımı yapacak ve sınav öncesi şöyle bir göz atsam yetecekti. Ne sözler veriyorum kendime bir bilseniz yapmayacağımı bildiğim… Bırak göz atmayı, dersin varlığını unuttum. Şu uyuz WhatsApp gruplarını bilirsiniz. Hani mecburen bulunduğunuz ama sessize aldığınız gruplardır. Günün belli saatinde biriken mesajları hızlıca göz gezdirip gruptaki üstünüze düşen iletişimi sağlamış olursunuz. Tam da görevimi yerine getiriyordum ki büyük bir sabırla… O da ne?! Hızla kayarken parmaklarım ekranda gözüme bir mesaj çarptı. Malum derse ait sınavın zamanını yazan bir mesaj. Bu olay dün oldu. Sanki iki hafta önce fark etsem çalışacakmış gibi hüzünlendim ve telaş ettim. Oysa biliyorum, iki hafta önce görseydim yine çalışmayacaktım.  

Oysa dersin ilk günü ne çok söz vermiştim kendime, her şeyin planlı gideceğine ve son güne bırakmayacağıma dair. Başarı istikrar ister, hata ise tek bir anına bakar. İçimdeki ses ‘gir ve çık sınava işte ne olacak sanki, telafilerde çok iyi çalışır düzeltirsin’ diyordu. Ama bir yanımda bu kadar iyimser değildi. Telafide de şu an oturduğun yerde aynı hisle oturuyor olacaksın diyordu. Basit bir dersin sınavı bana tüm geçmişimi sorgulatıyordu şu an. Yarım bıraktıklarım, peşinden gitmediklerim, kırdıklarım ve pişmanlıklarım adeta karşıma dikilmişlerdi. Yapamadığım tüm hayallerime karşın derin bir suçluluk hissediyordum. Bir yanım haddinden fazla tembeldi. Ve ben bu yanımı nasıl törpüleyeceğimi bilmiyorum. 

Her zamanki ben olsam şimdi girerdim sınava ve kös kös oturur, sorularla bakışırdım. Ama artık bu tembelliğe dur demek istiyorum. Bir anda duracağım için değil, bir adım olsun atabilme cesaretini gösterebilmek için. Kaptım yanımda bıkkın bir halde duran çantamı. Önümdeki ders notlarını ve dışarıda bana dair ne varsa düzensiz bir halde teptim içine. Keşke sevmediğimiz özelliklerimizi de böyle bir çantaya tepebilsek ve öylece yanından geçtiğimiz çöp kutusuna bırakabilsek… Daha fazla bu konu üzerinden düşünmeden ayaklandım. Hızla çıkarken binadan, nereye gideceğim konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Dışarıda çok insan vardı, binalardan ve insanlardan uzaklaşmak için attım adımlarımı. Bu çok zor olmadı kampüs alabildiğine büyüktü ve genişçe bir ormanı da içinde barındırıyordu. Yeteri kadar uzaklaştığımı düşününce, çantayı tuttuğum elimi gevşettim ve çantanın usulca yere düşmesine izin verdim. 

Yüzümü yukarı doğru kaldırırken tam o anda geldim güneşle göz göze… Bir ağaç dibi aradı gözlerim kenarına ilişebileceğim ve sırtımı dayayabileceğim, pek zorlanmadım. Ağaca doğru adımlarımı atarken bir yandan da hızlıca yere düşen çantamı aldım. Adımlarımı atarken çantadan bir defter ve kalem buldum. Bu kez zor olanı zorlayarak da olsa yapacak ve kendimle yüzleşecektim. Kendi hatalarımı bir bir yazacak ve kendime karşı dürüst olmak için çabalayacaktım. Artık değişmek istiyorum. Hayallerimi yarım bırakmak değil, gerçekleştirmek istiyorum. Kırmak istiyorum tüm kabuğumu ve adım atarak ilerlemek istiyorum. 

Üstümün kirlenmesini umursamadan oturdum toprağa ve dayadım sırtımı ağaca… Bu anda O’nun dizelerini duymamak imkansızdı…

“Toprak, güneş ve ben bahtiyarım…”

Sosyal Medyada Paylaş:
Twitter'da paylaş Facebook'ta paylaş Google+'ta paylaş Buffer'da paylaş Pinterest'te paylaş

“Değişimin İlk Adımı” için bir yorum bırak

Email adresiniz paylaşılmamaktadır. Tüm alanların doldurulması zorunludur * *

YORUM YAZIN:

Önemli Bilgilendirme : Kaos Günlükleri, Paragon Teknoloji A.Ş.’nin bir markasıdır. Bu sitede paylaşılan yazılar birden fazla yazar tarafından yazılıp, yazıların telif hakkı Kaos Günlükleri’ne aittir. Yazıların iznimiz olmadan paylaşılması halinde gerekli yasal işlemlerin yapılacağını belirtmek amacıyla bir bilgi metni oluşturulmuştur. Kaynak gösterip, gerekli izin alındıktan ve link verildikten sonra paylaşım yapılmasında bir sakınca yoktur. Detaylı bilgi için lütfen iletişime geçiniz.

2