Preloader gif

Masal

Genel 10.10.2022
gül

Bir prenses tanıyorum ben. Bir elinde dünyayı tutarken, diğer elinde zindanın soğuk parmaklıklarını tutan... 

Bir prenses tanıyorum ben. Yaşadıkları kimi zaman onu cennetin bahçelerinde gezinir hissettirken, kimi zamansa ölümün soğukluğunu ensesinde hissettiren... 

Bir prenses tanıyorum ben. Yaşadığı dönem hem bugün kadar yakın hem de yüzyıl kadar uzağa dayanan türden. Öylesine insanlık dışı sahneler barındırıyor ama bir o kadar da yüzyıl geçse dahi yeryüzünden silinmeyen konularla önümüze geliyor.

Bir prenses tanıyorum ben. Bir yandan ülkenin geleceği için önemli kararlar alırken, diğer yandan ardından dönen hain kumpasları kollayan... 

Bir prenses tanıyorum ben. Arafta olmasına rağmen her daim güçlü görünen ve tüm çıkmazlardan hakkıyla çıkan… Güçsüz tarafını ise sadece onun hep yanında olan bir ‘Bilge’nin gördüğü…

Bir prenses tanıyorum ben. Dünyanın en güçlü kişisi gibi hissederken, tatlı bir bahar gecesinde ansızın yapayalnız kalan.. 

Havanın ılık olmasına karşın içinde boran vardı, bahar günü kış ortasında kalmak neymiş o gece gördü işte. 

Yitip gitti biri. O biri ki; onun akıl hocası, sırtını güvenle yasladığı, sevginin bambaşka türünü gördüğü, eşsiz bir bağlarının olduğu, sayesinde cesaret edip hayallerine uzandığı, hayatını teslim ettiği, bu dünyadaki en değer verdiği insan… ‘Dünyanın başına yıkılması’ ne demekmiş o an anladı.  

Bu ilk kopuşları değildi belki. Ama daha öncekilerde hep bir işaret vardı geri birleşeceklerine dair… Ancak bu kez bir işaret bulamadı. Bulamadığı gibi hissetti de adeta. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. 

Tüm tuzaklardan beraber çıkmışlar, ülkeye iyiliği beraber getirmişlerdi… Onunla büyümüş ve bildiği her şeyi ondan öğrenmişti. Şimdi ise yalnızdı, ne yapacaktı? Ardında ne bir not ne de bir haber bırakmıştı giderken… Bu onun yapacağı türden bir iş değildi. Etrafındaki sahte insanlara rağmen yola devam etmesini sağlayan, başarılarının ardındaki güçü veren, onu geleceğe dair inandıran, birlikte hayaller kurup bunları beraberce gerçekleştirdiğini ve çok daha fazlasını yapanlar tek kişiydi o… Bunca sorumluluğun altından onun gücüyle rahatlıkla çıkıyordu. Güvenle ilerliyordu çünkü biliyordu attığı her adımda etrafındaki kötü insanlar, tuzaklar ona zarar veremiyordu. Ama şimdi herkes ve her yer puslu… Artık güveneceği kimse yoktu ve bu durumu kabullenemiyordu. Odasına çekilip uyumak istedi… Uyusun ve bu korkunç kabus uyandığında son bulsun istedi. Gözyaşlarıyla ıslanmış yastığında bitkin bir halde uykuya daldı. Ansızın uyandı derin uykusundan ve acı gerçekleri tekrar hatırladı. Uyudu. Eski güzel günleri gördü rüyasında yüzünde tebessümle uyandı. Acı gerçekle yüzleşince tekrar uyudu. Kabuslar gördü ve sıçrayarak uyandı. Gördü ki kabusla gerçek harmanlanmış. Yolu yok, bu yol gidilecek… Kimilerine göre bir gece uyudu, kimilerine göre bin gece uyudu. Ancak Prenses uyandığında bir başkaydı. 

Kulağının ardında ondan kalan binlerce öğütle attı adımlarını. O her an gelecekmiş gibi düşlediklerini gerçekleştirmeye devam etti. Her zamankinden daha kontrollüydü. Bu ise onu daha fazla yorgun düşürüyordu. Gün geceye kavuşunca penceresinden yıldızlara bakarak onunla konuşuyordu. Biliyordu, bir yerlerde o da gökyüzüne bakıyordu. Geçen günlerin hepsi birbirine benzemeye başlamıştı. Zaman geçtikçe kalbinin katılaştığını ve duygularının ise köreldiğini hissediyordu. Bu hayatı yaşanır kılan o kişi çok uzaklarda olmalıydı… Başka bir sebebi olmalıydı. Sebep her ne ise bazen tutamıyor kendini ona kızıyordu. Ama her kızgınlığın sonunu tatlıya bağlıyordu.  Geçiyordu günler, gün geçtikçe kimi yahut neyi beklediğini dahi unutuyordu. Bu durum canını sıkmaya başlamıştı. O unutmak istemiyordu, eskisi gibi yanında olsun istiyordu. Sonra o varmışcasına hayaller kurmaya, bunlar için adım atmaya başladı prenses… Gecesini gündüzüne katarak çalışıyor, pes etmeden ilerliyordu. Ülkesine bolluk bereket getirmek için gayret ediyor ve zamanla emeklerinin karşılığını da almaya başlamıştı. Ara ara geçmişi ve onun öğütlerini de düşünüyordu. Yaptığı yanlışlar, hatalar, kırdığı insanlar, verdiği tepkiler geliyordu aklına… Derken günün birinde uzak diyarlardan bir ulak geldi. Pek çok krallıkların temsilcilerinin yer aldığı Büyük Konsey’e davet edilmişti. Bu müthiş bir haberdi. Bu konseye sadece büyük ve güçlü krallıklar davet edilirdi, içi içine sığmıyordu. Zamanında onunla bu konseye girmenin hayalini kurarlardı. Etraftakilerle bunu paylaşmak istedi ama olmadı. Bir şeyler eksik, gülüşü yarım, hevesi de kursağında kaldı. Bunu sadece onunla paylaşmak mutluluğunu artıracaktı. Ziyanı yok, bir amacı vardı, yola devam etmeliydi… 

Büyük gün gelip çattığında heyecandan ölüyordu. Nasıl bir ortamla karşılaşacaktı? Neler konuşulacaktı? Ne yapması gerekiyordu? Tüm bu soruların yanıtlarını aslında bildiğini fark etti. Onunla tüm bunları defalarca hayal etmişti. İlerledi konseyin toplanacağı salona ve ona gösterilen yere oturdu. İçerisi kalabalıktı, herkes birbirini ilgiyle süzüyor ama kimseden çıt çıkmıyordu. Çünkü herkes konseye liderlik edecek kişiyi bekliyordu. Çok geçmeden ardındaki kapıdaki hareketliliği fark etti. İçeri girmiş oturacağı yere doğru ilerliyordu. Bu esnada konsey ayağa kalkmış, onun yerleşmesiyle birlikte oturmuşlardı. Prenses merakla kim bu diye bakarken donakaldı. İyi ki ayaktayken bakmamıştı ona… Zira düşmesi kaçınılmaz olurdu. Gördüğü anda ağzından küçük bir haykırış çıkmıştı ama salondaki hareketlilik sürdüğü için bu duyulmamıştı. Göz göze geldiler ve ‘sakin ol, bekle’ dercesine baktı o. Oydu işte, onu terk eden Bilge şimdi konseyin başkanı olarak karşısındaydı. Ama bu nasıl olur? Konseyin başkanı en büyük ülkenin kralı ve tüm krallıkların iyi geçinmek istediği kişi diye biliniyordu. Bildiği başka bir şey yoktu bu krallık hakkında… Daha sonra Bilge hakkında da ne kadar az şey bildiğini fark etti. 

Tarifsiz duygular içindeydi. Konseyin bitimiyle odasına gönderildi ve kısa bir süre sonra da o geldi. Neyi sorması gerektiğini bilmiyordu. Sadece gözleri dolu dolu baktı ona. Kısa bir sarılmanın ardından oturdular ve uzun uzun konuştular. Kendini anlattı Bilge… Geçmişini, krallığını, yollarının kesişmesini, ona öğrettiklerinin nedenini ve gitmesinin nedenini… Aslında daha geç gitmek ve giderken de tüm bunları anlatmak varmış aklında. Ama prenses bazı şeylere direnir olmuş son zamanlarda, hırçınlaşmış, haklı olduğu konularda haksız duruma düşer olmuş, hayallerinden uzaklaşmış ve nicesi… Bilge başka bir ders vermek istemiş Prensese ve planını değiştirmiş. “Üslubun çürükse; anlattığın gül, çiçek değildir Prenses.” Anlamıştı Prenses. Bazı şeyleri zor yolla öğreniyordu. Kimilerine göre 3 saat konuştular, kimilerine göre 3 gün konuştular. Ancak konuşma bittiğinde her ikisi de değişmişti ve biliyorlardı ki hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. 

Rivayete göre yollarına devam ettiler, hayallerini gerçekleştirerek, kimi zaman hatalar yaparak ama her şeye rağmen yine de birlikte ilerlediler.

Bir prenses tanıyorum ben. Tüm bunları zamanın birinde yaşayan yahut yaşıyor olan…

Sosyal Medyada Paylaş:
Twitter'da paylaş Facebook'ta paylaş Google+'ta paylaş Buffer'da paylaş Pinterest'te paylaş

“Masal” için bir yorum bırak

Email adresiniz paylaşılmamaktadır. Tüm alanların doldurulması zorunludur * *

YORUM YAZIN:

Önemli Bilgilendirme : Kaos Günlükleri, Paragon Teknoloji A.Ş.’nin bir markasıdır. Bu sitede paylaşılan yazılar birden fazla yazar tarafından yazılıp, yazıların telif hakkı Kaos Günlükleri’ne aittir. Yazıların iznimiz olmadan paylaşılması halinde gerekli yasal işlemlerin yapılacağını belirtmek amacıyla bir bilgi metni oluşturulmuştur. Kaynak gösterip, gerekli izin alındıktan ve link verildikten sonra paylaşım yapılmasında bir sakınca yoktur. Detaylı bilgi için lütfen iletişime geçiniz.

2