Preloader gif

Ak Sakallı Meşe ‘Yürü’ Dedi…

Genel 17.08.2017
meşe ağaçları

Arabanın yarıya kadar açık camından kolunu dışarı uzattı. Bir süre öylece rüzgârlı avuçladı. İçeri dolan esintinin dağıttığı saçlarını düzeltti sol eliyle.
Dünyaya ilk kez gelmiş gibi baktı etrafına. Yüzyıllardır kayıptı sanki. Evrenin arka sokaklarında döne dolaşa dünyayı aramış, bulduğunda da kendisini onun gürültüsüne, şekline, rengine, kokusuna bırakmış gibiydi.
Sağda bir yerde inmek istediğini söyledi şoföre, dünyanın kelimelerine ne kadar da çabuk alışmıştı.
Kaldırım taşlarına baka baka yürümeye başladı. Adımları onu gitmek istemediği bir yere götürür gibiydi. Daha önce gitmemek için kendini engellediği bir yere…
İnsanlar geçmeye başladı yanından. Bakışları kaldırım taşlarından yüzlere kaydı. Tek tek baktı gözlerine, bazılarını kaçırdığı da oldu. Bir şey arıyor gibiydi, mühim bir şey, ama ne?
Zihninde birbirine eklenirken düşünceler, içinden kurduğu bir cümleyi yineledi: Yüzler, yüreklere hiç benzemiyor.
Bu cümleyi daha önce bir yerlerde okumuş ya da defalarca tekrar etmiş gibi hissetti. Bir müddet takıldı kaldı yüzlere ve de yüreklere.
Daldırdı elini sol kaburgasının altına, kendi yüreğini yokladı. Dilin, ağrıyan dişi yoklaması gibi. Çivi gibi bir hüzün vardı içinde. Çaktırmamak içindi tüm çabası.
Hüznünü göz göze geldiği insanların da görmesinden korktu. Yeniden eğdi başını öne. Hızlandırdı adımlarını.
Bir süre sonra kaldırım yerini toprak yola bırakmış, insanlar geride kalmıştı. Yolun nereye çıkacağını düşünmeden yürümeye devam etti. Kendi içine attığını sandı adımlarını, her keresinde.
Bir akasya kokusu geçince yüzünün önünden, şehri geride bıraktığını anladı. Ak sakallı meşeleri arkasına alıp, oturdu toprağın üzerine. Ağaçların izin verdiği aralıktan gökyüzüne baktı. Uzaktan gören birileri olsaydı eğer, yaşadığı an için şükürler içinde olduğunu düşünürdü.
Büyük bir özlem duydu içinde. Neye ya da kime olduğunu bilmediği bir özlem… Bir sevgili, bir baba, belki bir ev… Paça boyundaki pay gibi, söktü ve uzattı özlemini.
Oturup öylece beklemek iyi gelmeyecekti. Ak sakallı meşe ‘yürü’ dedi, yürümeye başladı. Açık pencereden yarı beline kadar sarkan bir çocuk gibiydi kalbi. Biraz ürkek, biraz heyecanlı…
Önce ağaçların arasından, sonra insanların arasından, sonra yeniden ağaçların arasından geçti. Ve kayboldu. Bazen ait olduğun yeri bulman için kaybolman gerekirdi.
Daha önce görmediği yüzler gördü, daha önce tanımadığı ağaçlar tanıdı, daha önce basmadığı topraklara bastı. Yürümek değildi bu aslında, kaçmaktı.
Dönemeyeceği bir yere gidince dünyadan kaçacağını sandı. Ama ‘için’ seninle geldiği müddetçe dünyadan kaçılmazdı.
Arapçada ‘aşağıda olma’ kökünden gelir dünya. Yani dünyaya gelinmez aslında, dünyaya düşülür. Kaçabilmek için yükselmek gerekir.
Bu yüzden en haklı isyanlardan biridir bu: “Tanrım dünyaya beni sen attın.”
“Git bi’yüzünü yıka gel” ve yükselmek istiyorsan sana ağırlık yapan her şeyi bırak.

Sosyal Medyada Paylaş:
Twitter'da paylaş Facebook'ta paylaş Google+'ta paylaş Buffer'da paylaş Pinterest'te paylaş

“Ak Sakallı Meşe ‘Yürü’ Dedi…” için bir yorum bırak

Email adresiniz paylaşılmamaktadır. Tüm alanların doldurulması zorunludur * *

YORUM YAZIN:

Önemli Bilgilendirme : Kaos Günlükleri, Paragon Teknoloji A.Ş.’nin bir markasıdır. Bu sitede paylaşılan yazılar birden fazla yazar tarafından yazılıp, yazıların telif hakkı Kaos Günlükleri’ne aittir. Yazıların iznimiz olmadan paylaşılması halinde gerekli yasal işlemlerin yapılacağını belirtmek amacıyla bir bilgi metni oluşturulmuştur. Kaynak gösterip, gerekli izin alındıktan ve link verildikten sonra paylaşım yapılmasında bir sakınca yoktur. Detaylı bilgi için lütfen iletişime geçiniz.

2