Yağmurlu bir sabaha uyandık bugün. Sonbaharın tüm güzelliği üzerinde yine. Gökyüzündeki gri renk bu şehre çok yakışıyor. Belki de ben sevdiğimden öyle geliyor bana. Hep sevdim. Yağmuru da, soğuğu da, baharları da. İtiraf edeyim en çok da sonbaharı.
Sabahları kalkıp da kapalı havayı gördüğümde sevinirdim. “Kurtlar puslu havaları sever.” derdi babam. Kendimi bir kurt gibi hissetmez, bozulurdum söylediğine. Saatlerce yağmurda yürür, iliklerime kadar ıslanır, göremediğim gökkuşağının bir yerlerde belirdiğini bilerek mutlu olurdum o zamanlar.
Şimdi bu gri gökyüzüne bakıp, yağmur sesinin ve kahve kokusunun tadını çıkarıyorum. Ne zaman bir kurt olduğumu fark ettiğimi, ne zaman kurt olmaktan vaz geçtiğimi, nelerin değiştiğini, neden ve nasıl değiştiğini bulmaya çalışıyorum.
“Gözlerindeki ışık kaybolmuş.” demişti eski bir arkadaşım beni yıllar sonra gördüğünde. Artık yağmurda ıslanmıyorum diye mi tüm bunlar. Önce gözlerindeki sonra yüreğindeki ışık mı terk ediyor insanı? Yoksa yağmur suları insanların içindeki ışıltıyı mı besliyor?
Kahveler ondan mı tatsız, günler uzun ve anlamsız, öyküler hep mutsuz sonla bitiyor, aşk filmleri rafa kalkmış, kaktüsler bile canlı kalmıyor saksılarda, kediler kucağa gelmiyor ve yazılan satırlar hep yarım kalıyor?
Bütün bunların sebebi kurt olduğumu unutup, hatta belki inkar edip başka bir şey gibi davranmaya çalışmamdan mı? Yoksa uzun zamandır yüzüme bir kaç damla yağmur suyu değmediğinden mi?
Bu mümkün olabilir mi? Şimdi şu anda her şeyi geride bırakıp evden çıkamasam da, gözüme bir kaç parça ışıltı kondurabilirim.
Pencereyi açıp kahve fincanımı dışarı uzatıyorum. Yağmur damlaları karışıyor kahveme. Hiç olmadığım kadar keyifle yudumluyorum kahvemi. Bir kaç damla da onun kahvesine eklesem mi?
Denemeye değer. Siz ne dersiniz?
(Okurken eşlik etmesi için; MFÖ'nün "Bu sabah yağmur var İstanbul'da" şarkısı tavsiyemizdir.)
“Yağmurlu Bir Sabah” için bir yorum bırak
YORUM YAZIN: