“Ve sonsuza kadar mutlu yaşamışlar…” diye biter prenses masalları. Orada bitmek zorundadır, sonrası kimseye anlatılamaz çünkü. Özellikle de prenses olmayı kafaya koymuş kız çocuklarına. O minik kız çocuklarına; masalın devamında o yakışıklı prensten psikolojik şiddet görebileceğini, belki de fiziksel şiddete maruz kalacağını anlatamazsınız. Kısa bir elbiseyle sokakta yürümenin zorluğunu, gece geç saatte eve dönerken yaşayacağı korkuyu, yanında yürüyen bir erkekten tedirgin olup; “eve gelmek üzereyim baba” diyerek telefonda konuşuyor numarası yapmak zorunda kalacağını anlatamazsınız. Kapıya erkek ayakkabısı koyarak kendini korumaya çalışacağını anlatamazsınız. Hukukun onu koruyamayacağını, sığındığı polisin; “karı-koca arasında olur böyle şeyler” diyerek başından savacağını anlatamazsınız. Eski sevgilisi tarafından başına sıkılan tek kurşunla ölebileceğini, hakimin takım elbise giydi diye katiline ceza indirimi vereceğini anlatamazsınız. Okuldan çıkıp bindiği dolmuşun şoförü tarafından öldürülebileceğini, cesedinin yanmış şekilde ormanda bulunacağını anlatamazsınız. Barışmayı reddettiği eski kocasının, çocuklarını vurduktan sonra intihar edeceğini anlatamazsınız. Amcasının tecavüzüne uğradığı için henüz 16 yaşındaki kardeşi tarafından katledileceğini; dedesi yaşındaki adamla başlık parası karşılığında evlendirileceğini anlatamazsınız. Kaç çocuk doğuracağına, nerede kahkaha atacağına dahi hükümetin karar vereceğini anlatamazsınız.
Gerçek bu, ama anlatamazsınız. Masallar böyle bitmemeli çünkü.
“Ve sonsuza kadar mutlu yaşamışlar…” için bir yorum bırak
YORUM YAZIN: