Preloader gif

Korkma, sen yeter ki yürü!

Genel 21.12.2017
yolda_yürüyen_kadın

“Yapamam, yapamam, yapamam işte!”

Yüreksiz bir et yığını olarak dolaşırken sokaklarda, zihnimde bir tek bu cümle dönüp duruyordu.

Pata küte atarken adımlarımı, karşıma bir yol ayrımı çıktı. Düşünmeden hangisi daha kasvetli diye, şöyle bir bakıp seçimimi yaptım. Kurumuş bir yaprak nasıl korkarsa rüzgârdan, ben de kötülükten öyle korkuyordum. Ama yaprağın, sonun başlangıcı olan yolculuğuna çıkabilmek için rüzgâra ihtiyacı vardı, bense aklanmak için arıyordum kötülüğü. Cezalandırmalıydım kendimi, başka bir kötülüğün içinde bulmalıydım. O zaman bu vicdan azabından kurtulabilirdim. Belki…

Ağzımda belli belirsiz beyaz bir duman, gözlerim ıslanıp ıslanmamakta kararsız gibiydi.

Ruhum dipsiz bir ayazı yaşarken, dışarısı bir Aralık gününe göre sıcak ve güneşliydi.

İçimde kopan borandan habersizdi kuşlar. Kış ayında bu neyin cıvıltısıydı Allah aşkına? Peki şu havaya ne demeli? Güneşle tüm Ankara ellerimden daha sıcaktı. Oysa ruhumun daraltısı tüm Ankara’ya yeterde artardı bile…

Yolun az ilerisinde bir top gördüm, yola fırlamış aheste aheste ilerliyordu. Ardından paytak adımlarla 5 yaşlarında bir çocuk belirdi. Belli bir amaç uğruna ilerliyordu; topu tutmalıydı. Acıların en büyüğünü yaşıyordum ya, sordum kendime; hangi amaç uğruna atıyordum adımlarımı?

İçimdeki şeytan kendinden emin haykırdı: Kötülük! Kötülük uğrunaydı bunca uğraş. Gerçeklerle yüzleşmeye yanaşmayan ruhum, bir kötülüğe karışıp batmak istiyordu. Sanki kendiyle birlikte her şeyi cezalandırmak, yakıp yıkmak istiyordu. Gözlerim şaşkınlıkla dolarken sordum;

“Ne acı değil mi, ne komik?“ Ama gülmüyordum, yapabildiğim tek şey kendime acımaktı.

Gözlerim çocuktaydı, düştü ansızın. Minik bedeni topun o aheste hızına bile yetişememişti. Yüzü ağlayacak gibi buruştu. Top benim ayaklarıma ulaştığında, gözleri merakla benimkilerle buruştu. Topa uzanırken ben, minik bedeninden beklenmeyecek bir haykırış kopardı. Kim bilir belki de topunu alıp gideceğimden korkmuştu. Bu haykırış bir anda tüm acılarımdan sıyrılmama neden oldu. Topu kavradığım gibi çocuğun yanına gittim.

Canı yanmış belli, gözlerinde birkaç damla, çoktan burnunu çekmeye başlamıştı. Ne yapacağımı bilemez halde eğildim yanına. Yakından bakınca gördüm, yüzündeki yalandan birkaç damla gözyaşıydı. Acısını herkes duysun istiyordu. Ona yardım edeceğimi hissedince, ciğerimi dağlayan bir şekilde içini çekti. Belki acısından büyük haykırmıştı ama o iç çekişi yok mu, burnumun direğini sızlatıp gözlerimi doldurmaya yetmişti.

Kaldırdım ayağa, çırptım bir güzel üstünü. İstediği ilgiyi alınca güzel gözleri merakla ışıldadı birden. Ağlamaya devam edip etmemekle tereddüt etti. Saçını korkarak okşarken sordum; “İyi misin?” Dudaklarını büzerek başıyla onayladı. Topu yavaşça ona doğru uzatırken, elimden kapıp hızla uzaklaştı. Tekrar düşer mi diye, gözden kaybolana kadar baktım ardından. Paytak koşuşuyla uzaklaşınca ağır bir şekilde kalktım yerimden.

Kötülüğü arayıp kendimi cezalandırma derdindeyken, değiştirmek istedim içimdeki yolu birden. Anladım ki, en büyük ceza gerçeklerle yüzleşmekti. İçimdeki şeytan yola devam et derken, ayaklarım gerisin geriye çekti beni. Topum yola fırlamış, düşmüştüm; üstelik kaldıran da olmamıştı beni. Yine anladım ki, artık kendimi de kaldırmalıydım yerden, yalancı gözyaşlarımı kendim silmeliydim. Kötülüğe çağıran sesin peşinden koşmak kolay olanıydı. Düştüysem kalkarım, bakarım gerçeklerin gözüne gözüne ben de o çocuk gibi. Haykırırım; korkmuyorum senden!

Şeytan sen de git işine! Acizliğimden zevk alan bir varlıktan başka nesin ki?

Adımları hızlandırdım, bu kez sırtımda güçlü bir el vardı sanki. “Korkma, sen yeter ki yürü!” dercesine itiyordu beni.

Bir et yığınından ibaretken, dünyayı kurtaracak güçle ilerlemeye başlamıştım. En azından kendi dünyamı…

O çocuk benim meleğim olmuştu sanki. Yolları hızlıca arşınlarken, bedenim de, içim de ısınmaya başlamıştı. İyi ki küsüp bulutu sermemişti üzerine güneş, susmamıştı kuşlar…

Fısıldamaya başladım; teşekkürler, teşekkürler, teşekkürler!

Ey çocuk sana, güneşe ve dikkatimi çekmeye çalışan tüm kuşlara, teşekkürler!

Sosyal Medyada Paylaş:
Twitter'da paylaş Facebook'ta paylaş Google+'ta paylaş Buffer'da paylaş Pinterest'te paylaş

“Korkma, sen yeter ki yürü!” için bir yorum bırak

Email adresiniz paylaşılmamaktadır. Tüm alanların doldurulması zorunludur * *

YORUM YAZIN:

Önemli Bilgilendirme : Kaos Günlükleri, Paragon Teknoloji A.Ş.’nin bir markasıdır. Bu sitede paylaşılan yazılar birden fazla yazar tarafından yazılıp, yazıların telif hakkı Kaos Günlükleri’ne aittir. Yazıların iznimiz olmadan paylaşılması halinde gerekli yasal işlemlerin yapılacağını belirtmek amacıyla bir bilgi metni oluşturulmuştur. Kaynak gösterip, gerekli izin alındıktan ve link verildikten sonra paylaşım yapılmasında bir sakınca yoktur. Detaylı bilgi için lütfen iletişime geçiniz.

2