Tam da sayfanın adına yakışır durumumu kaleme alıyorum şu an… "Kaos!”
5 yıldızlı otelin ultra lüks odalarından bir tanesindeyim şimdi. Geçtiğimiz aylarda 7. yılına girdiğim şirketimin eğitiminde. Evet, tam 7×365 gündür aynı işi yaptığım şirketim, eğitim için getirdi beni buraya. Bana soracak olsalar, eğitim değil emeklilik zamanım gelmişti ama tabi ki fikrimi soran olmadı. :)
Deniz, havuz, spor salonu, hamam, sauna, bowling, açık büfe yemekler, kahvaltıda 25 çeşit peynirim... Ama gel gör ki hiç mutlu değilim. Neden? Çünkü prenseslik yok ruhumda! Aşağıda samimiyetten yoksun onlarca insan birbirine bir şeyler ısmarlama çabasında çünkü her şey bedava... Antalya ayaklarımın altında! :) Vallahi huysuz değilim! Sadece beni mutlu eden şey bu değil. Oysa şu an, yaşadığım şehirde, iş çıkışı birlikte vakit geçirmekten çok keyif aldığım ve her saniye yeni bir şeyler öğrendiğim dostumla bir kafede oturup, karşılıklı çay içiyor olsaydık. Heyecanla “Acaba şimdi ne anlatacak?" diye gözlerinin içine baksaydım. Çünkü benim için buydu mutluluğun tanımı. İnsanlar gittiği yerlerin fotoğraflarını çekip, "İşte ben buraya gelebilecek kadar elit ve zenginim.” imajını verirken… 2 kare fotoğraf için Çin restoranının önünde sırada bekleyip, "Dur, ben de o suşinin fotosunu çekip instaya atacağım.” diye birbiri ile yarışırken… Otel odamda evden getirdiğim kahve makinasında kahvemi yapıp, özlediğim kafe sohbetini kaleme almak bile benim için büyük keyif. Benim için büyük keyif ama daha uzun yazıp sizi sıkmayacağım.
Lafın kısası, "Basit yaşayacaksın, basit! Sanki bir gün yaşamın sona erecekmiş gibi basit... Çay, simit ve peynirle..." demiş ya Nazım Usta. Haddim olmayarak kendisine katılmıyorum bu hususta! İnsan; çay, simit ve peynirle, gerçekten sevdikleriyle bir arada sağlıklı mutluysa, yaşadığı hayat "basit" değil, eşdeğerdir kralın tahtına...
“Mutlu Yaşamın Sırrı” için bir yorum bırak
YORUM YAZIN: