Preloader gif

Zaman Eksiltir

Genel 07.11.2019
uzun ince ahşap yol

Yılı net hatırlamıyorum ama ilkokuldaydım. Bir popüler bilim-kültür dergisine merak salmıştım. Babam mahallenin bakkalına sıkı sıkıya tembihlemişti bir tane ayırsın kenara diye. Her cuma bilirdim ki babam iş sonrası önce bakkala uğrayacak ve dergiyi alıp gelecekti. Derginin yayın hayatı boyunca bu hep böyle oldu. Önce yemek yerdik, ben o sırada dergiye keyifle üstünkörü göz atardım. Yemekten sonra babamla oturup önce derginin verdiği hediyeyi incelerdik. Ardından dergiyi satır satır okurduk. Koca adamdaki o ciddiyet görülmeye değerdi doğrusu. Oturmuşuz onun gözünde gözlükler, ben de hemen yanında tane tane dergiyi okuyoruz. Daha sonra bulmacası olurdu derginin onu çözerdik. Baya mesai harcardık anlayacağınız. Eğer bulmacayı tamamlarsak ertesi gün postayla derginin merkezine gönderirdik. Hiç kazanmadık ama asla pes etmedik. Aslında kazanan olmak değildi hedefimiz, yapmamız gereken bulmacayı tamamlamaktı. Hepsi bu.

Şu hayatta en çok beni babam sevdi, ben büyüdükçe onun sevgisinin altında ezildim. Ne onun hayalindeki bir evlattım ne de hayaline tezat bir yerdeydim. Hep eksiktim ve asla tam olmayacağımdan emin gibiydi. Hoş tüm bunları bilmeme rağmen bir şeyler değişir miydi ikinci bir şansımız olsa… Sanmıyorum. O yine benim için aynı hayalleri kuracak, ben ise yine bildiğimi okuyacaktım. 

Yüklüğe kaldırılmış ıvır zıvır arasından çıkan bir dergi alıp buralara getirdi beni işte… 3 yıl oldu babamı kaybedeli. Önceleri yakınlarını kaybetmiş insanlardan duyardım. Ne kadar zaman geçerse geçsin daha dün gibi hissediliyor deniyordu bu acı için. Oysa ben hiç öyle hissetmiyorum. Ben babamı çocukluk yıllarımda yitirmiş gibiyim. Kaybım işte bu derginin bırakıldığı yer gibi çok gerilerden,  çok uzaklardan geliyor. Bir babayla evladın ilişkisi nasıl olmalıydı bilmiyorduk. Kimse de söylememişti bize zaten… Onun benim için kurduğu bazı düşler vardı. Benimse onun kurduğu düşlerden bağımsız bazı hayallerim vardı. O düşlemekten vazgeçmedi bense bildiğimi okumaktan vazgeçmedim. Geçen zamanı düşünüyorum, ne de hızlı geçmiş... Onun hayalindeki gibi biri olamadım, ama benden asla vazgeçmedi. Hoşlanmadı belki yaptıklarımdan ama sesini de çıkarmadı. Ben de sustum. Konuşsak darmadağın olacağımızdan emin gibiydik. Pamuk ipliğine bağlı ilişkimizi yeğ tuttuk, diğer bilinmeyen seçenekten. Aramızdaki mesafe büyüdükçe büyüdü ve en sonunda yitirdik birbirimizi. Bazen mesafenin olmadığını umarak yakınlık göstermeye gayret ettik. 

Hiç unutmuyorum ben başka şehre taşındıktan iki yıl sonrasıydı. Bir fırsat yaratıp iki günlüğüne yanına gitmiştim. Gidene kadar belirsiz bir heyecan-gerginlik vardı. Ne konuşacağımı ne yapacağımı bilmiyordum. Bu süreçte yaptığımız telefon görüşmelerinde öyle çok sohbet etmezdik ve gittiğimde de derin bir sessizlik olacak mıydı bilmiyordum. Sevdiğini düşündüğüm lokumdan almıştım giderken. Çifte kavrulmuş… Terminalde karşılaştığımızda heyecanla sarılmıştık. Epey özlemiştik birbirimizi. Eve gidene kadar işten güçten konuşmuştuk. O an her şey yolunda diye düşünmüştüm. Aramız gayet iyi, mesafe yok diye kendime telkinde bulunmuştum. Yol yirmi dakika sürmüştü ve eve doğru çıkarken anlatacak başka bir şeyimin olmadığını fark etmiştim. Şu yirmi dakikada tüketmiştim her şeyi. Düşünmemeye çalışarak sevdiği lokumlardan aldığımı söylediğimde teşekkür edercesine tebessüm etmişti. Eve girdiğimizde doğru mutfağa girmiştik. Sevdiğim şeylerden hazırlattığını söylemişti. Ocakta ve tezgahta duran yiyeceklere göz attığımda bozuntuya vermeden teşekkür ettiğimi hatırlıyorum. Oldum olası yiyecek ayırt etmezdim ama o zaman hazırlanan şeyleri özellikle sevdiğimi söylemem. İşin özü tanımıyorduk birbirimizi. Sohbet etmeye gayret gösterirken verdiğimiz tepkiler birbirimize yabancıydı. Biz birbirimize yabancıydık. Evet işte o babamdı ve ben de onun özbeöz evladıydım. Hiç mi tanımamışız birbirimizi? Zamanında susmasaydık acaba korktuğumuz başımıza gelir miydi? Koparır mıydık tüm bağları? Oysa şu halimize bakıyorum, sustukça korktuğumuz başımıza gelmişti. İki gün nasıl geçti çok hatırlamıyorum. Ama aramızdaki duvara bir kat daha çıkılmış olsa gerek ki sonrasında daha az görüşür olmuştuk. O günlere dair başka unutamadığım an ise evden çıkarken mutfak tezgahının köşesinde açılmadan duran çifte kavrulmuş lokum kutusuna gözüm ilişmişti. Yanlış biliyordum, belli ki sevmiyordu bu lokumu. Ben gittikten sonra açıp yedi mi diye düşünmüştüm. Ama yüksek ihtimal komşu çocuklarına dağıtmıştır. 

Böyleydik işte. Ne harika değil mi? Acıtmamak ve kırmamak için sustuk karşılıklı… Korktuk kendimizden, tepkilerimizden ve birbirimizden. Zaman geçtikçe yenilenmedik başka hikayelerdeki gibi. Zaman geçtikçe eskidik ve eskidikçe eksildik. Geriye ise buğulu anılar, suskunluk ve hep suskunluk kaldı. Öyle işte...

Sosyal Medyada Paylaş:
Twitter'da paylaş Facebook'ta paylaş Google+'ta paylaş Buffer'da paylaş Pinterest'te paylaş

“Zaman Eksiltir” için bir yorum bırak

Email adresiniz paylaşılmamaktadır. Tüm alanların doldurulması zorunludur * *

YORUM YAZIN:

Önemli Bilgilendirme : Kaos Günlükleri, Paragon Teknoloji A.Ş.’nin bir markasıdır. Bu sitede paylaşılan yazılar birden fazla yazar tarafından yazılıp, yazıların telif hakkı Kaos Günlükleri’ne aittir. Yazıların iznimiz olmadan paylaşılması halinde gerekli yasal işlemlerin yapılacağını belirtmek amacıyla bir bilgi metni oluşturulmuştur. Kaynak gösterip, gerekli izin alındıktan ve link verildikten sonra paylaşım yapılmasında bir sakınca yoktur. Detaylı bilgi için lütfen iletişime geçiniz.

2