Preloader gif

Aile Olmak

Genel 21.07.2020
kırmızı ayakkabı

Tek harfle işlediler korkuyu, ayıbı, utancı zihinlerimize. Tek harfle… “Hhh!” okuyunca pek bir şeye benzemiyor ama hani bilirsiniz bu sesi. Gözler yuvalarından fırlar adeta, nefes kesilir bu ses çıkarken. Nasıl kesilmesin nefes, onca yük biniyor bu harf çıksın da karşıdaki yaptığından utansın diye. İlk kez duyana manasız gelen bu ses, daha sonra unutulmamacasına beyinlerde yer ediyor. Bizim de öyle oldu. 

Mutluyduk çok, pek bir eksiğimiz olmadı ama hep bir korkuyla büyüdük. Biz mi kim? 3 kız kardeştik. Hem birbirine benzeyen hem de birbirinden bir o kadar ayrı. Her aile gibi annemiz babamız gözünden sakınarak büyüttü bizi, yemedi yedirdi. Etliye sütlüye karışmadan, toplumca kabullenilmiş doğrular çerçevesinde pek aksiyonumuz olmadan büyüdük. Yapılanı doğru olduğu için yaptığımızı sanıyordum, sonradan anladım aslında toplum baskısının büyük rolü olduğunu. Doğrucuydu babam, mesela istisnalardan hoşlanmazdı. 

Hatırlıyorum da ben daha ilkokula gidiyordum. Bilirsiniz okulun son haftası pek giden olmaz. Ben de karneden sadece bir gün önce gitmedim okula. Babam pek hoşlanmadı bu durumdan, dedim ya doğrucuydu ve okula gitmeye engel hayati bir durum yoksa gidilmesi gerekirdi. Sonradan öğrendim aslında o gün tek bir kişi bile gitmemiş. Öğrenince hemen babama söyledim zaten o gün kimse gitmemiş diye. Size belki fıkra gibi gelecek cevabı; oysa tüm ciddiyeti, kızgınlığı ve kırgınlığı bir arada olarak döküldü ağzından şu cümle: “Sen gitseydin 1 kişi gitmiş olacaktı.” diye… 

Bazı anılar geliyor gözümün önüne. O toplum baskısının üzerlerimize sinmiş olması nedeniyle hareket kabiliyetimizi yitirmiş gibi davranmışız. 

Konudan konuya atlıyorum kusura bakmayın. Hem ateş çemberinde yürüyorum hem de bir yaraya parmak basmak istiyorum. Arada ince bir çizgi var. Konu aile neticede… 

Ailem çoğuna göre mükemmeldi ama eksikti. Bize öğretmediler hakkımızı savunmayı, güçlükler karşısında durmayı ve kavga etmeden tartışmayı… Hoş, kavga etmeyi de öğretmediler. Sorun ya da haksızlık karşısında sessizce uzaklaştılar, kabullendiler içlerine ata ata. Dedim ya pek bir aksiyonumuz olmadı.  Hal böyle olunca ailem için başkaları için sorun olarak nitelendirilmeyecek konular büyük soruna dönüşebiliyordu. Bir anda suratlar asılıyor ve eve kasvet çöküyordu. Sorun karşısında ne yapılır bilmiyorduk çünkü. Yapılması gereken tek şey oturarak üzülmek ve durumu kabullenmek sanıyorduk. 

Yıllar geçti küçüklüğümüzde düşündüğümüz şekilde kalmadı tepkilerimiz. Bir şekilde savrulduk farklı şehirlere ve zamanla ayakta kalmayı, güçlü kalmayı öğrendik ya da öğrenmeye çalışıyoruz bilemiyorum. Çeşitli sorunlar çıktı karşımıza bir kısmında gözlerimiz doldu sinirden. Ailemiz gibi kalamadık, tepki vermeye başladık. Bazen canımız çok yandı ve ailemizle paylaştık. Bir şeyi unutmuştuk, artık aynı evde değildik ve artık savaşmayı tercih etmiştik. Ama o evde yine sorun karşısında uzun süreli kasvet yaşanıyordu. Sonra ailemiz yıkılmasın diye karşımıza çıkan sorunları anlatmadık onlara. Güzel anıları paylaşınca inanmaz gibi dinlediklerini fark ettik. Sanki bizler iyi şeyler yapamayız, güzel şeyleri yaşayamayız gibiydiler. İyi şeyler sanki yalnızca televizyonda olurdu. 

Bu nasıl bir histir bilir misiniz? Çevrenizde sizin mutluluğunuzu paylaşan ya da başarınızı takdir eden kişiler olur. Tüm bunlar sizi mutlu eder ama siz ailenizden takdir görmeyi yeğlersiniz ve bir heves onlarla paylaşırsınız. Ancak yine beklediğiniz tepkiyi göremezsiniz, uzaklaşılır ister istemez. Acılarınız ortak olmayınca mutluluklar da ortak olmuyormuş. Giderek kopar bağlarınız ve ortak anlarınız birer anıdan ibaret olur. Durum böyle olunca zamanla güzel şeylerden bahsetmeyi de es geçtik. Sonra nasılsın iyi misinden öteye geçmedi konuşmalarımız. 

Oysa en çok onlara anlatmayı diliyor insan. Her neşeyi, üzüntüyü onlara anlatmak istiyor. Bir yaz ablamla beraber tatil yapmıştık. Bir gün nasıl olduysa yüzleştik bir yerde. Aynı düşüncelerdeymişiz, gözleri dola dola anlattı. Ardından eğildi başı hemen yere. Sessiz kaldım ama onun düşüncelerine katıldığımı anladı. Konuyu bir daha da açan olmadı.

Oturup karşılarına konuşmak isterdim onlarla. Keşke güçlü olsaydınız keşke yenilmeseydiniz bu hayata. Keşke 20’sinde ölüp de 80’inde gömülmeseydiniz demek isterdim. Keşke en zor günlerimizde bizi sizden mahrum bırakmasaydınız demek isterdim. Keşke neşelerimize ortak olsaydınız demek isterdim. Bir de onları çok özlediğimi söylemek isterdim…

Sosyal Medyada Paylaş:
Twitter'da paylaş Facebook'ta paylaş Google+'ta paylaş Buffer'da paylaş Pinterest'te paylaş

“Aile Olmak” için bir yorum bırak

Email adresiniz paylaşılmamaktadır. Tüm alanların doldurulması zorunludur * *

YORUM YAZIN:

Önemli Bilgilendirme : Kaos Günlükleri, Paragon Teknoloji A.Ş.’nin bir markasıdır. Bu sitede paylaşılan yazılar birden fazla yazar tarafından yazılıp, yazıların telif hakkı Kaos Günlükleri’ne aittir. Yazıların iznimiz olmadan paylaşılması halinde gerekli yasal işlemlerin yapılacağını belirtmek amacıyla bir bilgi metni oluşturulmuştur. Kaynak gösterip, gerekli izin alındıktan ve link verildikten sonra paylaşım yapılmasında bir sakınca yoktur. Detaylı bilgi için lütfen iletişime geçiniz.

2