Preloader gif

Değişim

Genel 30.12.2020
dolunay

Ne demiş Koca Yaşar? “Dünya binbir çiçekli bir kültür bahçesi....” Bu bahçe çiçekleriyle, renkleriyle güzel. 

Dünya hepimizin sığabileceği kadar büyük bir bahçedir. 

Dün gece odayı aydınlatan dolunayı ve cam gibi gökyüzünü göremeyen var mı? Ben söyleyeyim. Aylin Sözer, Selda Taş, Vesile Dönmez göremedi. Ve daha nicesi... 

Sadece gökyüzü mü? Yarını, yeni yılı, sevdiklerini, mutlu günleri, hayallerinin gerçekleşeceğini ve daha pek çoğunu göremeyecekler.

Konu, kişi, türü yani özetle içeriği fark etmeksiniz aldığımız tüm şiddet haberleriyle önce sarsılıyoruz. Sonra şiddeti savunan(ne yazık ki...) ya da karşısında duranlar olarak tepkimizi ortaya koyuyoruz. Ne yazık ki yaşanan acı olaya haklı gerekçe bulan ve bu durumun hiçbir gerekçesi olamaz diye gruplar olmak üzere her olayda farklı cephelere bölünüyoruz. Ardından itinayla biraz daha ayrışıyoruz. Bu süreçte pek çok mağdurdan yaşayıp sustukları olayların itiraflarını da duyuyoruz. Dilim söylemeye varmıyor ama… Öyle alıştık ki bunlara, neredeyse konu özelini-ehemmiyetini yitirmiş durumda...

Bu giderek büyüyen kısır döngü nerede bozulacak peki? 

Sadece kadınların, sadece hayvanseverlerin yahut sadece bir grubun birleşmesiyle değil; bütüncül, sürdürülebilir ve sonuç odaklı bir yaklaşımla bu durumun üstesinden gelebiliriz. 

Yahu yeteri kadar ayrışmadık mı? İnsan gibi yaşamak için temel kırmızı çizgilerimiz yok mu bizim? Sevgi, saygı, hoşgörü gibi mesela? Bu çizgilerde buluşup neden ortak bir ruhla hareket edemiyoruz? Sevgiyi meze yapmaktansa biraz daha dikkate alır ve sevgi odaklı yaşamaya başlarsak bazı şeyler gerçekten değişebilir. 

Sevgi ekelim bir yerlere, kin-nefret değil. Saygı duyalım kendimize, birbirimize, insanlığımıza, kararlarımıza, özgürlüğümüze... Hoşgörüyle yaklaşalım, aşağılayarak ya da ayrıştırarak değil. 

“Her şey için geç, biz mi yapacağız” diye yaklaşan zihniyete de anlam veremiyorum. Yaşıyorsak hala umut var, neden elinden geleni yapmadan bu vazgeçiş? Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına vazgeçmeyi, umutsuz olmayı yakıştırmıyorum. Atatürk’ün Türkiyesi için daima üretmeliyiz, çalışmalıyız ve aynı zamanda bu toplumsal sorunlara da çözüm odaklı yaklaşmalıyız. Evet, yetkililer şiddete çözümler bulmalı ama birey olarak bizlere de sorumluluk düşüyor. Önce birey olarak biz bakış açımızı düzelteceğiz, sonra çevremize bu doğrultuda yaklaşacağız. Ulaşabileceğimiz mercilere erişip sorunlar karşısında sessiz kalmayacağız.

Güzel nesiller yetiştirmek için anne&baba olmak zorunda değiliz, her birimiz bir şekilde başkalarının hayatlarına dokunuyoruz. Destek olmak birbirimize zor değil. Bazı şeylerin üstesinden gelmek de mümkün. Yiten canlar için daha sıkı sarılmalıyız hayata. Sevgiyle, saygıyla, hoşgörüyle, insanca yaşayabiliriz. Zor ama imkansız değil. Bizim bir liderimiz var ki yoku var etmiş, imkansızı mümkün kılmış. Hayatın her alanında değişimi başlatmış. Böyle bir örnek varken susmak, kabullenmek, vazgeçmek yakışmaz bizlere… 

Yaşanacak güzel günler var. Değişim her an mümkün, yeter ki inanalım… Sevgiyle, umutla…

Sosyal Medyada Paylaş:
Twitter'da paylaş Facebook'ta paylaş Google+'ta paylaş Buffer'da paylaş Pinterest'te paylaş

“Değişim” için bir yorum bırak

Email adresiniz paylaşılmamaktadır. Tüm alanların doldurulması zorunludur * *

YORUM YAZIN:

Önemli Bilgilendirme : Kaos Günlükleri, Paragon Teknoloji A.Ş.’nin bir markasıdır. Bu sitede paylaşılan yazılar birden fazla yazar tarafından yazılıp, yazıların telif hakkı Kaos Günlükleri’ne aittir. Yazıların iznimiz olmadan paylaşılması halinde gerekli yasal işlemlerin yapılacağını belirtmek amacıyla bir bilgi metni oluşturulmuştur. Kaynak gösterip, gerekli izin alındıktan ve link verildikten sonra paylaşım yapılmasında bir sakınca yoktur. Detaylı bilgi için lütfen iletişime geçiniz.

2